Ocak 29, 2024

sık.kın

yazmayı tam olarak ne zaman bıraktığımı hatırlamıyorum. 
aklımdan uzunca bir süredir yan yana dizildiğinde ışıklar saçan kelimeler geçmiyor
ya
da
kelimeler artık eskisi kadar ışık saçmıyor.
aradaki farkı kestiremeyecek kadar kendimden uzaktayım. 

üzerinden bir yıl ve bazı aylar geçti, 
kendimi iyileştirmeye karar verişimin ve
elime çocukluğumdan beri kopkoyu bir titizlikle bilediğim bıçağı nihayet alışımın üzerinden. 
sahip olduğum her şeyi bütün samimiyetimle ortaya koydum önce
-belki binlerce kere yazdığım gibi-
etimi deşmek ve göğüs kafesimi paramparça etmek başta olmak üzere;
gerekeni yaptığımı içtenlikle ve büyük bir açık yüreklilikle söyleyebiliriz. 

-insanın kendini iyileştirmesinin yolunun kendini deşmeye razı olmasından geçmesi müthiş bir kabulleniş-

şimdi;
kanımın yalnızca damarlarımda dolaştığından,
aklımın başımda olduğundan,
ellerime daha az bakmaya başladığımdan,
yerleri toprak altı olan defterleri gömdüğüm yerlerden çıkartıp, okuyup, ateşe verdiğimden,
-bazı defterler için ateşle yok etme ritüelini aynı sırayla gerçekleştiremedim maalesef-
cinayet mahalli ziyaretlerimi asgari düzeyde tutmaya çalıştığımdan,
-bazı cinayet mahallerinin izinin dünya üzerinden silindiğinden emin olmak da bu maddeye dahildir-
münasip temenniler eşliğinde ilgili cesetlerle vedalaşıp, ölülerimi gömdüğümden, 
adımı insanların hizasına yazdığımdan,
tüm bedelleri rüyalarda değil, gerçek hayatta da ödemek için iddialaştığımdan,
çözdüğüm her sır için her daim bir üzüntü devşirme peşinde koşma adetimden kısmen de olsa vazgeçmek için uğraştığımdan,
hayaletlerimle kucaklaştığımdan,
kabuslarımdan sıçrayarak uyanmadığımdan
ve
artık yas tutmadığımdan emin olduğum bir yerdeyim. 

yani, şimdi insanların arasına karışıp, tesadüf ettiğimiz her kime sorsak,
hayatımın,
dallarında bahar çiçeklerinin açtığı evresine nihayet kavuştuğumu,
mümkün olabildiği kadar huzurlu ve bir zerresini dahi müthiş bir cömertlikle tesahup edeceğim mutlu anlarımı yaşamaya hak kazandığımı söyleyecektir.
-bu boyu benim bin kat boyumu aşan hak edişi, kucağıma düştüğü ilk andan beri sıkça teyit ettim, sonuçta değişiklik gözlemlemedim. hak ediş bütün güzelliğiyle yüzüme bakıyordu-

yine de 
bir adamlar topluluğunun gençlik vakitlerinde yaptığı müzikten başka bir şey dinlemeye
ve
yazdıklarını kendi kendime tekrar etmekte hiçbir beis görmediğim bir şairinkinden başka bir satır okumaya tahammül edemiyorum. 

insanın kendini iyileştirdikten sonra aynada karşılaştığı yüzünün,
bu kadar sıkıcı bir hal alacağını, 
berrak bir kesinlikle bilseydim,
yine de yaralarımı dikmeye cüret gösterir miydim, emin olamıyorum.

bu yazıyı nasıl ve bütün bunları düşünmeyi ne zaman nihayete erdireceğimi elbette bilmiyorum. 
eski bir kendimi bugüne getirip,
konu bütünlüğünü buluta takılıp izlerken kaybedişime emanet etmek istiyorum şimdikini.

-bir-

Ocak 05, 2022

Kendime küçük bir ev yaptım, içime sindi. 
Burdayım dedim yüksek sesle, bin kere kapım çaldı. 
Dostlar elleri kolları dolu dolu geldi, kaldı, hasret giderdik, kucaklaştık, hafiflemiş gittiler. 

Şimdi güzel bir ışıkta , kulağımda çok iyi bir şarkıyla ve üçüncü sigaramla duvarıma doğru bakıyorum. 

Kapım her zaman açık değil. 
Ama çalarsan açarım.
Açamazsam neden açamadığımı, ne zaman açabileceğimi söylerim. 

Ve bilirsin ki, bazen kapının arkasından olsa bile, burada her zaman konuşabileceğin birisi vardır. 

Artık buradayım.
Burada bana ait izler var.
Bu benden başkası olamaz.

-bir-

Ağustos 04, 2018


Biliyorsun. Şu andan itibaren okumaya başlayacağın bütün kelimeler sana yazıldı.

İçimde bir kuyu var, kazıyorsun. 
İçimde bir ateş var, harlıyorsun. 
İçimde bir deniz var, ağlatıyorsun.

Ah, bir bilsen! 
Dostum, 
bunlar yiğidi boğazlayıp öldürür, hakkını aralarında bölüşürler arkasından. 
Dostum,
bunlar cehenneme kadar yolu olanlardır, seninle yürümek istemediklerine sevin. 

Dostum, 
kulaklıklarınla bir ekranın karşısına gömüldüğün,  kendine yarattığın bir metrekarelik dünyan sana güzel bir bahçe olsun. 
Dostum, 
hiç kimsenin sana dönüp bakmasına bile İzin vermeden yürüdüğün o yolların hep ferahlıklara çıksın. 

Başına ne gelirse gelsin sen adına yakış. 
Boynunu bükme.
Başını hep dik tut. 
Bunlar sana sahip çıkmak isteyişlerimdir. 
Bunlar sana bir kere çok sıkı sarılmak için şu anda sahip olduğum bir çok şeyden düşünmeden vazgeçebilişlerimdir. 
Bunlar suratıma bakmayışlarındır. 
Bunlar yine de sana olan sevgimden hiçbir şey eksiltmeyişlerimdir.
Bir dara düşsen ilk benim koşmak isteyişlerimdir. 
Mutluluktan gözlerini yaşartan bir şey olsa ilk benimle paylaşsan keşkelerimdir. 
Bunlar, canım dostum, bir akşamüstü yağmur yağarken, Ankara’yı tepeden gören güzel bir parkta sana hiç utanmadan açtığım sırlardır. 
Ne yapacağını bilmediğin 100 tane kitabımdır. 
Yenik düştüğün öfkendir dostum, bana yönelttiğin bütün umursamazlıklarındır. 

Dostum, 
bil ki benim gittiğim, 
ismimi bilen tek bir kişinin olduğu,
evim diyip sığındığım, 
severek sahiplendiğim, 
bıkmadan adımladığım, 
Her yerde, her sokakta, her parkta, çiçekçide, kitapçıda, arkadaşımda
Senin için sonuna kadar açık bir kapı vardır. 
Bu sana verebileceğim en iyi güvencedir. 
Sana dilediğim herhangi bir şeyi bırakabilme seçeneğim olsa yine tam da bunu seçerdim. 

Şimdi gidiyorum. 
Bu da seni sahip olduğum bütün hücrelerle kucaklayışımdı