Temmuz 22, 2024

ve.da.ğ.aç

Biraz oku bakalım. 

Birimiz yazıyoruz, birimiz satırları takip ediyoruz harf harf. 
Herkes kendi üzerine düşeni yapıyor bu aşamada.
Ama bu eylemleri yapan taraflardan, sadece birisi kendi vicdanıyla yüz yüze kalacak, çaresizce. 
Bu tarafın kendim olmaması için, gücümün son damlasına kadar dişimi sıkacağım;
ilk defa değil elbette ama son defa. 
Gücümün ve gücümün son damlasının var oluşu kadar eminim. 

Daha fazla kendi sokağımda oyun oynayamayacağımı farkettiğimde, yaşım henüz yirmilerin ortasına gelmemişti.
Bir kenti kaldırıp, başka bir şehre götürmüştüm yapayalnız. Bedenimin, ruhumun ve göğüs kafesimin çökme noktasından birkaç milimetre uzaktaydım. Kendi çölümün ortasında duruyordum, nefes almakta zorluk çekerek.
Kendime bir eksen çizdim ilk iş. Eksenin bu tarafında vadedebileceğim bir şey yoktu elbette ama kendim olmaya çalışarak durabilmek geliyordu elimden. 

Yavaş yavaş içeriye insanları davet etmeye başladım bir sürenin ardından.
Seni çağırdığımda bir ön yargı duvarından geri sekmişti sesim önce, hatırlıyor musun?
Sonra benim bilmediğim bir şey oldu, sen eksenin içerisine girmeye karar verdin kocaman bir duvarı ellerinle yerle bir edip.
Kim olduğunu bilmiyordum ama içimde kendi kendine büyüyen yemyeşil bir tohum vardı senin isminde. 
Birlikte sulamaya başladık. Ama toyduk, bilgisizdik; bazen yanlış dallarını budadık, bazen bakımsız bıraktık, bazen dibindeki zararlı otların büyümesine müdahale etmedik, başka insanların durup fidanımız hakkında konuşmasına müsade ettik, bir de utanmadan dinledik onları bir dönem, fidanımıza sırtımızı döndük, her şeyi geride bıraktık.
Birgün aklımız başımıza geldi, elimizde kazma kürek, kulağımızda sadece birbirimizin sesi, işe koyulduk. 
Kökleri canlandırdık, zararlı otları müthiş bir özenle tek tek kopardık, toprağını düzenledik, dallarını sevdik, her gün ziyaret etmek için uğraştık. Ziyaret edemediğimiz günlerde aklımızdan çıkarmadık, aklımızla, umutlarımızla yeşerttik. Fidanımızı ağaç yaptık.
O kadar güzel bir ağacımız oldu ki, inanamadık.
Sıcaktan kavrulurken bizi izleyen insanlar, biz gölgesine uzandık, gövdesinde dinlendik. 

Seninle gurur duydum, benim içimden bir tohumu sevme ve onu kocaman bir ağaca dönüştürme sabrını çıkarttın. Kendimle gurur duydum, senin sayende ve her gün biraz daha sevdim ağacımızı. 
Sevgiyi kendime çevirebilmeyi becerebildim peşinden; ağaca can veren suyu getiren kollarımı, toprağını kazıyan ellerimi, ağaca bakan gözlerimi, yeşilliğinde heyecanlanan kalbimi, onu var etmeye inanan aklımı ve hepsini bir arada tutan kendimi sevdim. 
Kocaman bir pencere açıldı göğsümde, içine tertemiz bir hava doldu, kavga etmeyi bıraktım, sesler sakinleşti, toprağın huzurlu uğultusu yükseldi sadece pencereden. 
Kendim tasarlasam, bu kadar güzel olmaya yaklaşamayacak bu müthiş anlar, denemeler, yanılmalar, düşmeler, kalkmalar, nefes almaya başlamalar ve kucaklamalar için müteşekkirim. 

Şimdi sen,
sanki bunların hiçbirisini biz yapmamışız, 
bu emekler, bu kanayan yaralarımız, bu arası toprak dolu tırnaklarımız, anlımızdan damlayan terler, 
ağrıyan kollarımız bizim değilmiş gibi;
şimdi sen, 
bu güzel yeşil, bu sapasağlam gövde, bu kocaman ağaç bizim değilmiş gibi,
burada sana ait hiçbir şey yokmuş,
hiçbir an, hiçbir yaşanmışlık, hiçbir iz bırakmamışsın gibi,
bir gecede bin mil yürüyüp, senin bile tanımadığın bin mil mesafeden belli olan bir yerden,
sana ait olmayan yabancı bir gözle, kapkalın bir duvarın arkasında, bu tarafa doğru göz gezdirmeyi dahi kendine zul gördüğün bir halde duruyorsun. 
Dur. 

***

Aklımın içinden sorular geçiyor;
bir bırakışın, bir pes edişin, bir sırtını çevirişin, bir "canının istemeyişinin", bir kendini sevmediğin insanlarla aynı masaya kendini oturtacak bir tutuşun ne kadar yeri olabilir ki bir insanın hayatında?
Beni sarmaktan ve kucaklamaktan keyif alan bir gövdenin şimdi sırtını bile göremeyişimin ne kadar önemi olabilir ki benim hayatımda?

Buradayım. 
Ellerimi göğsümde sıkıca kavuşturdum, atıyor.
Buradayım. 
Aklımı duyuyorum, bulutlar geçiyor.
Buradayım. 
İyiyim. 
Sen de burada ol, toprağı kazalım yine, bir tohum daha atalım, 
birbirimizi iyileştirecek gücü bulduğumuz kaynağı baştan yaratalım,
iyi olalım isterdim. 
İstediklerim olmuyor.

Kızgın ve kırgın olmayı geçtiğimiz sene bu zamanlardı, bıraktım. 
Öfkeden kudurmayı, içimi sıkıştırıp küçücük bir kafese dönüştürüp kendime zindan etmeyi,
beni sevmeni kendime çok görmeyi,
sana benden istediğini senin istediğin gibi veremeyişin suçluluğunu hissetmeyi,
boyumu aşan ateşleri harlamayı bıraktım.
Bunlar işe yaramıyor.
Başka şeyler deniyorum ben de.

Ben pencerem kapanmasın istiyorum çünkü.
Yeşilim solmasın, tırnağımın arasından toprak eksik olmasın,
bazen yaprağı solsun ama dalı kırılmasın ağacımın,
güneşte kavrulmayayım, buluttan mahvolmayayım, kollarımın ağrısından sızlanmayayım,
kavgaya baştan başlamayayım istiyorum çünkü. 

Bu isteklerin içerisinde kendine bir ev yapmayışının sorumluluğu benim değil artık.
Yok olacak kadar uzaklaşmayı, sırtını çevirmeye bile gerek kalmayacak kadar gitmeyi, 
pencereden bize ait olan müthiş bir manzarayı izlemeye tercih ediyor oluşunun sorumluluğu benim değil. 

Birlikte büyüttüğümüz ağaca sahip çıkmayı, çabalamayı, sevmekten vazgeçmemeyi,
bizim değil, benim bu demeyi, sana doğru bakmamayı, ayak izlerini saymamayı bilmek artık benim sorumluluğum.

***

Bu bir araya gelen harfleri, kelimeleri, cümleleri anlamlı bir hikaye yapabilecek tek kişi sensin.
Ben buradan anlam çıkartmayı artık bırakıyorum. 
Gitmiş olman, gittiğin yerde var olmaya devam etmen,
tekrar dönmemen, dönmek istesen de bildirmemen,
dönsen de ses çıkarmaman,
kendi yokluğunun içerisinde bulunmaya devam etmen senin kendi iyiliğin için yaptıklarından ibaret artık ve ancak. 

Senin kendinin bile anlamladıramadığı öfkelere, hınçlara, hırçınlıklara, huysuzluklara tutunmak,
kapkalın bir duvarın arkasında, kopkoyu bir nefretle, 
yavaş, sürekli tekrar eden günlerle var olmak,
sevmeyi, iyi ve güvende hissetmeyi, kendin olabilmek için çabalamayı mümkün kılmayan insanlarla yaşamaya devam etmek,
ve bunların hepsinde muazzam bir dirayetle inat etmek, 
seni var olduğun yerde mutlu, huzurlu, iyi bir insan yapıyorsa
bu beni mutlu etmek için yeterden fazla. 
Ben senin adına mutlu olmak için senin çölünde kendimi hırpalama cüretinde bulunmayacağım artık.

***

Birimiz yazdık, birimiz harfleri takip ettik.
İkimiz de üzerimize düşeni yaptık.

Vicdanımın kapısını çalıyorum, sesi berrak, sesi gür; aramız iyi.
Hikayenin kalanı senindir. 

Zifir sessizlikte bulursun.